
Hırs, azim, kavga, savaş, aşk, öfke,
nefret, heyecan, mutluluk, üzüntü, fedakârlık, sevgi, sadakat, hepsi bir
ömürlük derinlikte olması gerekirken en fazla bir şarkılık zaman kadar
hayatımızda. Bir şarkı en fazla üç dakika bilemedin beş dakika. Sonrası beyindeki
geri dönüşüm kutusuna atılan değerler silsilesi. Kuştüyünden yorganında sakin,
sabahın üşütmeyen ayazında yüzen martı gibi umursamaz, sonbahar yaprakları gibi
sessiz bir toplum olduk. İlgisiz, sorgulamayan, tepkisiz, zamanın dışında
yaşayan yeknesak ve sağır bir toplum olduk. Bütün bunların toplamında ise her
şeye yabancılaştığımız için“kanıksadık.”
Hayata dair ne varsa!
Hayata dair ne varsa!
***
Emperyalizm destekli modern ve vahşi kapitalizmin, sözde özgürlükçü düşünce yapısında ve “yeni dünya düzeni”, “yeni dünya imparatorluğu”sisteminde düşünmeye yer yok. Düşünmeye gerek de yok. Çünkü kalıplar hazır sunuluyor. Sisteme uyduğunuzda, sorgulamadığınız da doğru bir insansınız toplum içinde. Fikir dahi üretmeyen, tüketen, para harcayan bireyler olmaktır, sisteme göre. Ne düşündüğünüzün ne hissettiğinizin önemi yok. Sadece sunum şekli önemli. Ne yaptığın, ne düşündüğün, nereye gittiğin ve nasıl göründüğünün de önemi yok. Sahtecilik, samimiyetsizlik, mülkiyet hırsı olsun yeterlidir. Sanat yok, kültür yok, ruh yok, monoton tek düze bir hayat. Yani bu düzende kimse görüşün, fikirlerin, duyguların insanı değil. Maddeciliğin, mülkiyetin, kalıpların insanı oluyor. İnsanoğlunun en temiz duygusu âşık olmanın bile kriterini bu sistem belirliyor. Mertebeler, makamlar, sıfatlar… Araçlar amaç haline geliyor. Hepimiz de olmuyor mu? En iyiye sahip olma, en güzele sahip olma… Hedeflerimiz bunlar ve hedefler bizleri gerçek (!) mutluluğa, hazza ulaştırıyor.
Bu dayatmalarla toplum içindeki rolümüzü, isteklerimizi, kişiliğimizi belirleyemiyoruz.
Belirleyemediğimiz için yabancılaşmanın tezahürü olan kanıksanmayı kendimizle özdeşleştirmişiz.
***
İşte bu sebeple düşünmeyen toplum olarak kanıksadık.
Artık, fazla rahatsızda olmuyoruz. Haksızlıkları, kötülükleri ve çirkinlikleri kanıksadık.
Hayata seyirci kalarak kanıksadık.
Bizim dışımızda kalan hayatları seyretmeyi kanıksadık.
Ayrımcılık görenleri, ezilenleri, dışlananları kanıksadık.
Emperyalizmin açık işgaline karşı farklı etnik köken ve dinsel inançlardan oluşan tüm Türkiye sessiz kalarak, kanıksadık.
Türkçeyi katlederek sesli harflerden yoksun hecelerle yazışmaktayız, kanıksadık.
Bir devlet terörü olan Faşizan uygulamaları kanıksadık.
Şehit haberlerini duyup okuduğumuzda yaptığımız ilk iş, toplu mailleşme, sosyal paylaşım sitelerinde lânet, isyan ve “başımız sağ olsun” “devlet sağ olsun” tamamdır, kanıksadık.
Ölümlere zaten alıştık, kanıksadık. Yüreği yaralı insanların yanından usulca bakıp sıvışır olduk. Arkamızda bırakmayı yeğledik. Ölüm bizim ve bizden olmadığı için pek önemsemedik. Yeni ölümler gelinceye kadar önümüze. Onlara da biraz üzüldük sonra hayatımıza kaldığımız yerden devam ettik, tümden kanıksadık.
Kendi eğrisini görmeyen, “benim eğrim doğru” diyerek popülizmin dibine vuran, dünyaya at gözlüğüyle bakıp günü kurtarmaya çalışan politikacıları zaten kanıksadık.
Toplumun kaymak tabakası para, at, yat, kat derdine düşmüş dolar, avro hesabı yapıyor, işleri tıkırında, kanıksadık.
Muktedirlerden şikâyet edip, oylarını tekrar götürüp onlara vermelerini de kanıksadık.
Sanırsınız ki “İnsanlıktan, adamlıktan, Anadolu’dan, Türkçeden kaçış kampanyası” başlatmışlar, bizde el birliği ile bu kampanyaya destek veriyoruz!
Hayal dünyasında, düş ile gerçek arasındaki farkı göremeyecek kadar kötü durumdayız.
Her şeyi kanıksadık!
***
PKK terör örgütü gitmiş, yerine Kürt halkının bu devlet içinde demokratik haklarını, özerkliği savunan özgürlük savaşçısı, gerilla, aktivist, kalbi kırık vatan evlatları gelmiş.
Türkiye’den toprak parçası alıp “Kürt devleti” kurmanın ön hazırlığı yapılan bir örgüt gelmiş!
Dağdan indirdiler, semirttiler şimdi de karşımıza kardeşlerimiz bunlar diye çıkardılar, kanıksadık.
Uzun zamandır Türk halkına şırınga edilen söylem ve politikalarla algı operasyonu yapıyorlardı, kanıksadık.
***
Kısaca; İçtimai hayatta karakterize bozukluğu yaşayan, toplumsal ilişkilerden kopan ve duygularda körlük yaşayan bir millet olduk.
İzole olduk!
Yaşar Kiraz (alıntı)